Herkesin kabul edeceği bir gerçek
varsa o da aslında dış görünüşün önemli olduğudur. Önemli olan elbette ki iç
güzelliği ama bunu savunurken dış görünüşü de rafa kaldırmak fazlasıyla mantık
dışı geliyor bana. Çünkü çevremizde bizi tanıyan insanlar dışında başka
kişilerle tanıştığımızda, bir araya gelmek durumunda kaldığımızda ya da sadece
sokakta yürürken bile, dış görünüşünüz (ve tabi ki dış görünüşünüzün büyük
kısmını oluşturan elbiseniz) fikir verecektir insanlara. Tarafınıza yöneltilen
ilk yargı, dış görünüşünüzden yola çıkılarak yapılacaktır.
Örneğin düşünün ki özel bir
gününüz. Bir davet olabilir, nişan olabilir, mezuniyet olabilir. Burada,
şüphesiz ki sizi tanıyan insanlar da olacaktır fakat genel yoğunluğu
tanımadığınız insanlar oluşturacaktır. Dolayısıyla seçeceğiniz abiye ya da mezuniyet elbisesi, yakın çevreniz dışında kalan insanlar
tarafından adeta bir kitap gibi okunacak ve hakkınızda nasıl
değerlendirilmelerde bulunulacağını belirleyecektir.
Bunu aynı şekilde kendiniz için
de düşünebilir ve uygulayabilirsiniz tabi. Yani gireceğiniz ortamda nasıl bir
tavır sergilemeniz gerekiyorsa o temaya uygun bir kıyafet giyerek, hakkınızda
ne düşünülmesini istiyorsanız onu düşündürtebilirsiniz ve kendi tercihiniz
doğrultusunda aslında olmadığınız biri gibi de görünebilirsiniz pek tabi. Fakat
bu noktada Mevlana’nın bir sözünü de anmadan geçmek olmaz: “Nice tatlılar var
dır ki şeker gibidir, fakat o şeker içinde zehir gizlidir.”
Aman diyeyim. Ne kendi zehrinizi
şeker gibi gösterin ne de şeker görünenlere kanıp zehirlenin. Kendiniz gibi
görünün yeter bana kalırsa. Daha fazlası değil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder